Artık okuduğum kitapları yorumladığım bir Youtube kanalım var, videolardan haberdar olmak için kanalıma abone olmak isterseniz:
http://bit.ly/alintilarlayasiyorum
https://www.youtube.com/channel/UCLDoHVW_FSN58EE52V193Ag
İNSANCIKLAR KİTABI İNCELEMESİ
Kitaplarından alıntı yaparken “Dost” yazarak adı çıkan
Dostoyevski’nin, kendisinin yazdığı ve benim ona ait okuduğum ilk kitabıdır
İnsancıklar.
Zamanında Slav topraklarında yaşadığım zamanları hatırlattı
bu kitap bana. Çünkü Doğu Avrupa ülkeleri gerek mimarisiyle gerek insanıyla
gerekse de şehirlerinin yerleşim düzenleriyle soğuktur, statiktir, rasyoneldir,
kalbe değil daha çok beyne ve matematiğe yöneliktir. Yani demeye çalıştığım
şey; hava soğuk olmasa bile aura soğuktur, insanlar üşümese bile şehirlerin
atmosferi samimi değildir, sanki şehirler dalgasız bir deniz, pürüzsüz bir
kağıt, sıcaklık konusunda değil de sanki sevgiler konusunda atkı takmış bir
Avrupai havası verilmiş şehirler gibilerdir.
Aynı bir zamanlar Rusya’da yaşamış olan Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirinde “Bu dünya soğuyacak.” cümlesiyle bahsetmeye çalıştığı şey gibi aslında. Hiç şüphesiz mimarinin ve şehirlerin böyle olması şehirde hakim olan rengin ve tabii ki de Dostoyevski’nin İnsancıklar romanının renginin de gri tonlarında olmasına neden olmuştur. Ondan dolayıdır ki, kitapta hakim olan konular acıma, merhamet, maddi zorluklar içerisinde geçen bir sevgi ve yoğun duygusal ithamlardır.
İnsanların kitap hediyesi için bile parayı zor bulabilmesine
rağmen hala hediyeler alıp gönüllerini hoş tutmaları, 74. Sayfada Varvara’nın
Makar’a iyi kalpli biri olduğunu söylerken kendisine sanki Makar’ın
bakışlarında kendi mülkünü gösteriyormuş gibi baktığını belirtmesi bana tek bir
cümleyi hatırlatıyor açıkçası. Dostoyevski’nin yaşadığı zamanlara yakın Fransa
Kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi olan Marie Antoinette’nin 18.yy’da söylemiş
olduğu iddia edilen :
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” sözü.
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” sözü.
Öyle dönemlerdi ki 18. ve 19.yy; Marie Antoinette’nin demiş
olduğu belirtilen sözün açıklamasını Ortaçağ dönemindeki şehirlerin sosyolojik
ve demografik özelliklerine bakarak anlayabiliriz aslında. Ortaçağ dönemi
şehirlerinde toplumu yönetenlerin toplum içerisinde rol alan bireyin
sorunlarına inmemesi, her bireyin kendi derdinin olması şehirlerin de,
mimarinin de, kitapların da içlerine kapanık olmalarına sebep olmuştur.
Sokakların bile anca at arabalarının geçeceği büyüklükte tasarlanması, sadece
üst sınıftaki insanların gayelerinin düşünülmesi gibi sebeplerin hepsi
birleşince bundan ister istemez edebiyat da etkileniyor tabii ki. Bundan dolayı
da toplumu yönetenler nasıl bireyleri düşünmüyorsa, bireyler de hiç siyaset,
devlet ve yöneticiler hakkında konuşmayı akıllarından geçirmemiştir. Sadece
kendi hayatları ve çevrelerindeki olaylar hakkında konular işlenmiştir.
İnsancıklar kitabı da zamanın ilgi yoksunu, zavallı, yoksul
insanlarının bir sevgi direnişi, bir bireysel hareketlenme içerisinde olduğu
bir kitaptır. İş böyle olunca da, mektuplaşma kültürünün önemi açığa çıkıyor,
samimi ifadelerin ve mektupların ardı arkası kesilmiyor. Ta ki nasıl Sanayi
Devrimi kendisinden önceki bütün oluşumların önüne geçmişse, maddi boyutun da
her şeyin önüne geçtiği o ana kadar. Sevgiye sarılacağımız yerde parayı
gördüğümüz yere koştuğumuz o an.
Buruk bir sonla bitiyor kitap, sanki devamının gelmesi için
son sayfayı yarıya bölmek, içinde yazı kalmış mı bulmak, selülozuna kadar okumak
istiyor insan ama nafile. Dostoyevski’nin 1846 yılında İnsancıklar kitabını
yazarken Youtube sitesini açıp da birazdan yazacağım şarkıyı dinlemiş olduğunu
pek düşünmüyorum fakat benim dinlemiş olduğum ve bu kitaptaki olaylarla
bağdaştığını düşündüğüm güzel bir şarkı zaten yazılmış.
Öp dese Varenka'sı öpmeye kıyamazdı Makar, sarıl dese
Varenka'sı dokunmaya kıyamazdı Makar... Ama sev dese Varenka'sı işte o zaman
severdi Makar onu. Cenk Durmazel’in dediği gibi, şapkadan tavşan çıkmayacağı
başından beri belli olmuş olsa bile Petersburg'un serseri aşık Makar'ı vardı başından
beri.
Bir de sırf Makar’ın “başıboş kalbi” için şu şarkı ve sözleri özellikle :
Bir de sırf Makar’ın “başıboş kalbi” için şu şarkı ve sözleri özellikle :
Dostoyevski’nin daha ilk okumayla bile heyecan verici bir
yazar olduğunu kanıtlar nitelikte kitap. Hem yazmış olduğu ilk kitapta heyecan
verici hem de birey bazlı duygusal devinimlere başarılı bir şekilde inebilmiş bir
kitap. Okunası, tavsiye edilesi ve dönemin sorunları hakkında araştırmalar
yapılası.
Eğer buraya kadar okuduysan bil ki seviliyorsun, keyifli okumalar dilerim.
#kitapyorumu #kitapincelemesi
#kitapyorumu #kitapincelemesi
5 yorum
Yine dolu dolu çok güzel bir inceleme ve hayal gücüyle yoğrulmuş muhteşem çizimler.Yüreğine,ellerine sağlık ^_^ Var ol.^_^
^_^
İlk defa böyle bir çalışma ile karşılaşıyorum. Daha önce yapıldı mı bilemiyorum tabi. Çok beğendim elinize sağlık.